Kadın Haklarını Koruyan Yasaların Farkında Olalım
Ülkemiz nüfusunun yarısını oluşturan kadınlarımızın Cumhuriyet devrimleriyle elde ettikleri kazanımlarının korunması ve geliştirilmesi amacı ile her ne kadar yasalarda eşitlik sağlanmış olsa da, kadınımız bu güne kadar toplum içinde çağdaş ve hak eşitliğine dayalı statüsünü gerçek anlamıyla kazanamamıştır. Toplumda kadının doğası gereği üstlenmek zorunda olduğu görev ve yükümlülükler, kadının cinsiyetinden ve fiziksel yapısının özelliğinden gelen özellikleri nedeniyle kadınlar erkeklerden daha değersiz görülmüş, gerek eğitim hakkına ulaşmada, gerek iş yaşamında erkeklerle eşit haklara sahip olmakta, gerekse de siyasal alanda sürekli bir eşitsizliğe maruz kalmışlardır.
‘Kadının yeri evidir’ şeklindeki geleneksel anlayış nedeniyle, kadınlar ailede, kayıt dışı iş alanlarında, geçici gündelik ve sağlıksız kötü koşullarda çoğu zaman ücretsiz ya da hak ettiği ücretin çok altında ve hiçbir sosyal güvenceye sahip olmadan çalıştırılmış ve çalıştırılmaktadır. Kadınların rol ve sorumluluklarına ilişkin olumsuz kalıp ve yargılarla mücadele edilmesi noktasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti kadın erkek eşitliğini uluslararası hukuk kuralı haline getiren çeşitli uluslararası metinlere imza atmış, ülke içinde de başta Anayasa olmak üzere Türk Medeni Kanunu, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi gibi çeşitli kanunlar ihdas ederek kadının toplumdaki yerini yükseltmeye çalışmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 10. Maddesi “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.” 41. Maddesi ise “ Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, Ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.” Hükümlerini amirdir. Ülkemizin kuruluş kanunu olan anayasa devlete toplumda eşitliğin sağlanması, kadının ve çocukların korunması için her türlü tedbiri almak noktasında bir yükümlülük yüklemiştir.
Türkiye, Kadın-erkek eşitliği alanında uluslararası düzeyde bağlayıcı olan tek yasal metin olan “Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine (CEDAW)” 1985 yılında taraf olmuştur. Söz konusu sözleşmenin ilk maddesi toplumsal hayatta kadın ile erkek arasında eşitlik sağlanmasını ve ayrımcılık yasağını ortaya koymuştur. Bu sözleşmeye taraf olmakla Devlet, Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin temel insan haklarına, insanlık onuru ve insanın değeri ile erkeklerin ve kadınların haklar bakımından eşitliğine olan inancını yeniden teyit etmiş, erkekler ile kadınlar arasında tam bir eşitliğin gerçekleşmesi için erkekler ile birlikte kadınların da toplum ve aile içindeki geleneksel rollerinin değişmesine ihtiyaç duyulması sebebiyle bu hususta iç hukukunda da bir takım düzenlemelere gitmeyi ve gerekli her türlü tedbiri almayı taahhüt etmiştir.
Kadın erkek eşitliğini bir uluslararası hukuk normu haline getiren İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ve İnsan Hakları sözleşmeleri ortada yokken, Atatürk’ün ülkeyi dolaşarak Kamuoyunun kadın hakları konusunda yapacağı büyük değişiklikler ile bilgilendirilmesinden hemen sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi 4 Nisan 1926 da Medeni Kanunu kabul etmiş ve söz konusu kanun kabul edilişinden altı ay sonra yürürlüğe girmiştir. Bu kanun ile;
- Birden fazla evlenme kaldırıldı ve tek eşlilik yasal hale getirildi.
- Evlenme merasiminin iki şahit eşliğinde evlenme memuru önünde yapılması esası kabul edildi.
- Resmi nikah yasal evlilik kabul edildi.
- Velilerin kızları adına evlenme akdi yapabilmesi usulü kaldırıldı.
- Miras Hukukunda cinsiyet ayrımı kaldırılarak kadın ve erkeğe mirasta eşit pay verilmesi esası kabul edildi.
- Boşanmada keyfilik kaldırıldı.
1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu evlilik içinde eşlere eşit haklar getirmiştir. Şöyle ki;
- Kadın ve erkekler için evlenme yaşı 17 olmuştur. Ancak önemli bir neden varsa Hakim kararı ile 16 yaşında evlenilebilmektedir. Bu düzenleme töre ve namus gibi gerekçelerle okuyamayan kız çocuklarının küçük yaşta evlendirilmesi ve toplumdaki temel sorunlardan olan çocuk gelin vakalarının önüne geçilmesi hedeflenmiştir.
- Hiç kimse zorla evlendirilemez ve herkes evleneceği kişiyi seçme hakkına sahiptir.
- İstemediği biriyle evliliğe zorlanan kişi Cumhuriyet Savcılığı’na şikayette bulunabilir. İstek dışı evliliğin gerçekleşmesi durumunda ise kişi evliliğin iptali davası açabilir.
- Evlilikten sonra bekarlık soyadı kullanılabilir.
- Oturulacak konutu eşler birlikte seçer.
- Eşlerin birlikte oturdukları konuta ilişkin her türlü kanuni işlemlerde eşler birlikte karar vermek zorundadırlar.
- Yaşanılan evin eşlerden birinin üzerinde ya da eşler arasında müşterek olması durumunda konutun başkasına devredilmesi veya satışı istenmiyorsa tapuda aile konutu şerhi verilmesi istenebilir.
- Meslek ve iş seçiminde ve devamında diğer eşin rızası gerekli değildir.
- Çocuğun velayet hakkında eşler ortak ve eşit haklara sahiptir.
- Evlilik birliğinin giderlerini karı ve koca birlikte karşılamak durumundadır. Kadın çalışmıyor olsa dahi emeği ile aile geçimine katkısı olduğu kabul edilmektedir.
- Evin geçimine kazancı ile katkıda bulunmayan eşten nafaka talep edilebilir. Aynı evde yaşamak nafaka talebine engel değildir.
- Eşin malları üzerindeki harcama, satma vs gibi yetkisinin sınırlandırılması hakimden istenebilir.
- Boşanma davası devamınca kadının ve çocukların yoksulluğa düşmesine engel olmak amacıyla tedbir nafakasına hakim tarafından kendiliğinden hükmedilir.
- Boşanma ile yoksulluğa düşülmesi durumunda süresiz nafaka istenebilmektedir. Yoksulluk nafakası bir gelir elde edilinceye, nafaka alan eş tekrar evleninceye ya da nafaka yükümlüsü ölünceye kadar devam eder.
- Nafaka ödenmesine ilişkin mahkeme kararı kesinleşmiş olmasına rağmen ödeme yapılmıyorsa ödeme yapmayan eşin cezalandırılması için ceza mahkemesine başvurulabilir.
- Yasal Mal Rejimi Edinilmiş Mallara Katılım Rejimi olup, evlilik birliğinin devamı süresince edinilen mallar kadın ve erkeğin ortak malları olarak kabul edilir.
- Aile Konutu ve ev eşyası ile ilgili olarak sağ kalan eşe tercih hakkı getirilmiştir.
- Evlatlıkla evlenmek yasaktır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Yasası ile;
- Kadın ve kız ayrımından kaynaklanan eşitsizlik ortadan kaldırılmıştır.
- Aile hukukundan kaynaklanan sorumlulukların yerine getirilmemesi cezai yaptırıma tabi tutulmuştur.
- Birden fazla evlilik yasaktır.
- Evlilik birliği içinde dahi ola bir eşin diğerinin rızası olmadan zorla ilişkiye girmesi suç olarak kabul edilmiş ancak eşin şikayetine tabi kılınmıştır.
- Tecavüz sonucu hamile kalınması halinde kadının isteği ile hamilelik 20 haftaya kadar sonlandırılmaktadır.
- Eşe ve çocuğa karşı işlenen şiddet suçları nitelikli suç kabul edilmiş daha ağır cezaya tabi tutulmuştur.
- Hakim ve Savcı Kararı olmaksızın keyfi bekaret kontrolünün yapılması yasaklanmıştır.
- Kaçırılan veya zorla alıkonulan ile sanık hükümlünün evlenmesi halinde cezanın ertelenmesi ya da cezadan indirim yapılması cezanın silinmesi mümkün değildir.
- Töre cinayetleri ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasi ile cezalandırılacaktır hükmü kanunda yer almıştır.
10.06.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857 Sayılı İş Kanunu ile;
- Aynı veya eşit değerdeki eş için sadece cinsiyet farklılığından dolayı daha düşük bir ücret kararlaştırılamaz.
- Hamilelik ya da doğum izni, süt izni gibi nedenlerle işveren tarafından iş akdi feshedilemez.
- Cinsel tacize uğrayan işçinin iş akdini derhal fesih hakkı vardır ve tazminata hak kazanır.
20.03.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ile;
- Fiziksel, ruhsal, ekonomik, cinsel ve sözlü olarak şiddet gören, şiddet görme tehlikesi altında olan ya da ısrarlı takip mağduru olan, kadın, çocuklar, aile bireyleri ya da şiddeti gören duyan bilen herkes bu durumu yetkili makamlara bildirerek tedbir kararı isteminde bulunabilir.
- Türkiye’nin her yerinden Savcılık, Aile Mahkemesi, Karakol, Jandarma ve Mülki Amirliklere ( Valilik, Kaymakamlık) ihbar ile harç ödemeksizin en kısa sürede güvenlik için gerekli tedbirlerin alınması sağlanabilir.
- Şiddet Mağdurları ve Şiddeti uygulayanlar hakkında istem üzerine veya kendiliğinden Hakim, Kolluk Görevlileri, Mülki Amirler tarafından koruyucu ve önleyici tedbir kararları verilir.
- Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaz, karar geciktirilmeden verilir.
- Tedbir kararına uymayan kişi hakkında 3 günden 10-15-3- güne, toplamda 6 aya kadar zorlama hapsi verilir.
İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi “ aile içi şiddete karşı sessiz kalmayın, cesaret sizden destek bizden” kampanyası başlatmıştır. Aile içi şiddette kadının güçlendirilmesinin önemli olduğu, kadının bir kez polise gittiğinde 2. Kez şiddet görme olasılığının azaldığı görülmüştür. Kadınlar haklarını bildikleri ve haklarını kullandıkları sürece her alanda eşitsizliğe uğramalarının önüne geçilebilir. Bu noktada Sivil toplum kuruluşlarının ve Kadın derneklerinin kadınları yukarıda kısaca değinilen haklarından haberdar etme, bu haklarını kullanmalarını sağlama ve haklarını kullanmaya uygun araçlara ulaşma konusunda gerekli sorumlukları alması kadınları ilgilendiren konularda kamuoyu yaratması adına ortak çalışmalar yürütmesi elzemdir.
Çağdaş Kadınlar Derneği Denetim Kurulu Asil Üyesi
Av. Ebru KARASAKAL[